20 Eylül 2014 Cumartesi

eh, ehöm , öğğ

tutmayacak dikişler atacağım geceye,
arıların bal yaptığı çiçeği koparacak,
özünden atılmayan her ne idiyse artık
ondan kurtulacağım.

tek bir tereddüdüm var,
hava almaya çıktığım balkondan,
çözünürlüğünü düşük manzaralara ,
atlamaktan alı koyan ne olsun ki beni?

üzülecek yerlerimin sancılarını dindirdim.
sabit-stabil-durgun bir acı ekliyorum
şakaklarımdan vücuduma;
geceye dikkat kesilmesek diyorum,
geçer gider mi ?

3 Eylül 2014 Çarşamba

Kör testerenin feryadı;

zannediyorum , öyle olmuyor ama, kahvede herkes çay içerken nescafe istemiş, nescafeyi bulmuş gibi hisseden amcanın elitliği var üzerimde. Soyunamıyorum varlığımdan işaret aramaktan. Yerilmişlik-yenilmişlik hissi vermiyor bakışlarınız. Beni hor gördünüzün  o ezikliğinde yükselen gurur vari his.. Vermiyor onun hazzını pohpohlamalar. Ben buralara haklı olmaya gelmedim eziz dostlarım; sonuna kadar kullanacağım yanlış yapmanın verdiği özgürlüğü.

Bırakmayacağım kılıcımı demek de fazla afilli geliyor bana, kaybetmişler şehrini feth ettim ben, tavlayı koltuk altıma alabilmem için var o koltuk altı. Kurmadım otağımı ''sen haklıydın'' diye başlayan cümlenin yamacına, zira haksız olmakta murat buldum ben.

Sendelemek üzere attığım adımlardan haz aldım ben, tepetaklaklıktan ve uzun-anlaşılmayan cümlelerde kuvvet buldum, tuttuğumda elin bir kelimenin, boynu bükülene kadar bindim tepesine. İnanmadım zaten tek kelimeyle iletişime, nasıl olabilirdi ki ''aşk'' diyene, ''tamam'' demek. Bunlar hep ükte olarak kaldı gırtlağımda,

Yazamıyorum demek ki sigaram bitti.

2 Eylül 2014 Salı

elhamdüllillahi ala külli hal;

Artık ellerimizin nasıl nasır tutmadığı üzerine düşünebiliriz. Tembelliklerimizi, var olmak adına yok oluşlarımızı, kendi kendiliğimizi vurgulayarak aslında önem vermediğimiz şeylerle mutlu olabiliriz. Öyle olmalıyız, çünkü daha kolay oluyor o zaman, yaşamak.

Bu ilk yazım olmasından mütevelli şunu açıkca söylemeliyim ki, saçmalama hakkım kesinlikle etiketlenmiş ve cüzdanımın o karanlık ve iç yüzünde durmaktadır. Artık sadece O'nu anlatmayı planladığım -insanlar adına komik- yazılarım kesinlikle varlık sahnesinde vukuu bulmaya niyetlilerdir ve ben, tam burada , klavyenin üzerine gölgesini düşüren parmaklarımı, niyetliyimdir gözyaşlarım ile ovmakla.

Hayatım boyunca analiz yapma gereksinimi duymamışdır örneğin; hayatı sade yaşamak için elimden geleni yapmış, yaftalamadan, kırmadan sevmeye , insanı insan olduğu için değeri hakettiğine inandırarak geçirmişimdir günlerimi. İnananlara imanın en alt basamağı olarak görünen ''banane'' kelimesini hayatıma şiar edinmiş, üzmemişimdir kimseleri.

Ha eylül.. Eylül bu arada, en sevdiğim ay. Gözlerimi kapattığımda canlanan bir teması vardır eylülün. O artık sadece bir ay ismi ya da birkaç ağaç değildir zihnimde. Bilen söylemez, söyleyen bilmezdir; ama eylül , onu sevdiğimi ifşa etmektedir , yüreğimde.

Yazmak ki, zannediyorum bir eylemden ötesi. Zannediyorum bir sanrı değil kesinlikle, yani sadece zan etmekle meşgulüm anlayacağınız. Hüsn-i zan'ın temellerini oluşturan 'insan'ın, su-i zan üzere yaşayan, kötü kopyasıyım.

Anlayacağınız, zannediyorum ki siz ne zannediyorsanız, aynen o.

Selman Yurtaslan/ @el_Sirpi