31 Aralık 2014 Çarşamba

Elhamdulillahi ala külli hal;

Şüpheye yer var eziz dostum, O'nu bilmeyen yok amenna. Ama bir matematik de değil icabında, integralini alalım. Finallerde soracaklar mı? Hayır asla. "Yalancısın inanamam" türkü müdür sorunsalı deryaya dalmışlar içindir durumu da yoktur aslında.

Bir düzen var tüm evrende amenna. Aşkı gece yaratmış olma ihtimali üzerinde duruyorum, zira çok net : gündüz kovalıyor maşukunu bir düzen içinde , sırayla.

Ve maşukta kovalıyor aşığını, burada entropi zuhur ediyor aşkta. "Seven sevdiğine sevdiğini" tam burada söylüyor galiba.

Peki ben neresinden tutmalıyım imanımı, sevdiğimi anlasın O'da. Geceden başlasın öyleyse seyrim. İbrahimi tanımam , adını duydum peygambermiş galiba. Söyleyin ondan önce ben aşık oldum dolunaya.

Peki ama bir gece karanlık, bir gece maşukumdan beri geçerse ya? Kaybolursam , aşkım tutsun elimden, namahrem bu olmasa gerek, öyle inandım ama..

Olmazsa kovalarız onun aşkını, belki buluruz cünkü lütfen bulalım . Ben de aşık olurum maşukumun aşkına ve "bu da değilmiş" der Ibrahime yoldaş olurum hatta.

Seyrederim seyrimin çırpınışını, sınav bu ya ; umarım kopya çektiğimizi anlamaz, ben Ibrahim'in kağıdına bakacağım galiba..


27 Aralık 2014 Cumartesi

Elhamdülillahi ala külli hal;

Bir noktasından tutunuyorum ve mücadeleye devam ediyorum. Düşünsenize, hergün.. İnsanlar hergün yaşamaya devam ediyorlar. Ölmemeye yemin etmişcesine. Ölümü azrailin tuzağı zannedercesine.

Bir koca kainattan bahsediliyor ama benim alakam yok. Dört kişilik aileyi idare edemeyen babalardan, milyonları idare edemeyen yöneticilere.. Herkesde bir kainatın parçası olma güdüsü..  "Nedir yani? Niye böyle ki sanki? " demeyelim diye de, bir hırstır sarıyor yürekleri. Kimseye bir kaçış bırakmamalı hırslarımız, "ya en birinci ben olmalıyım çünkü ya lütfen öyle olsun" tavrımız kapatmalı gölgeleri insanların üstüne. Ben olmadan devlet olmamalı, ama devlet olmasa da ben olurum demeye devam etmeliyiz..

"şemsi hüda zerresiyem" diyen aşıktan, " cevheri lâ-mekan benim kevn ü mekana sığmazam" diyen babayiğide, bir görüş bir perspektif verilmiş çok açık hem de insanlığa. Tam zıddiyetle varlık , yok olmaya esir alınmış. Peki ya bu gördüğüm boşluklar; onları dolduracak var mı bir mana? Bir mana, uyutsun beni başucunda sevdiğimin, uyuştursun beni parmak uçlarımdan ayaklarıma.

ölmek yeniden? mümkün mü bu, bir insan kaç defa sever kaç defa ölür falam filam. Öyle mi? asla. Seven sevdiğine verir canını ölür, oyun biter.

Ölümü de öldürene hamd olsun.

21 Aralık 2014 Pazar

Elhamdülillahi ala külli hal;

Bir mütefekkirden işitmiştim : "Bu son şansın dostum." diyerek başlanmazmış cümleye. Çünkü hayat cümleden zuhur ederdi ve afilli sözler cümlelere düşmandı.

Bu son şansın dostum.

Bir teklif sunmaya meğilliyim ya , çekiyorum kozlarımı. Ya kabul edeceksiniz dünyanın yakasına yapışmayı ya da ofsayta düştüğünüzü alem-i beşer duyacak. "O bayrağı indir hocam" demekle de, hakem size kart çıkaracak !

Bence kolay bi tercih. Önümüze ipuçları çıkmadığından değil; iplerin uçları bir türlü birleşemediğinden seçim zor. Bir - leş'lilik  çok-leş'lilikten iyidir. Birleşime ara vermek de meclisin fikayası değil, rezilliğidir. Neyse.

İşler-mişler böyle yürür. Bir el çırpmalık mesafeden insanlar ölür. Asansöre iki adım kala üstten bir insan evladı onu çağırıverir. Boşluğa bakmak , insanlara bakmaktan daha fazla seçenek içerir, boşluk sehven doluya meyl'eder. Doldurmasını bilmemek de sadrımızın insana atfettiği bir sorun değildir. Zira boşluk boşluktur.

"Paranız varsa cebren hile yapın." kadar da etkili nasihat yoktur dünyaya bağlayacak. Ellerinizde kan olmasına dahi gerek olmadan, gayet kirletebilirsiniz dünyayı. Asl'olan niyet idi zaten değil mi, benim sultanım.

Yağmur yağarken üzülen adamlar tanımak kadar da hüzün yoktur. Dinmezse yağmur, o adam hasta olacaktır ve elleri uyuştuğu için sigara yakamama sorunsalı O'nu derinden üzmektedir. Gerçekten. Ve dahi beni de.

Amin.

25 Kasım 2014 Salı

Elhamdülillahi ala külli hal;

Çapraz bağlarına zorla,
Trafik lambaları konulmuş kavşaklarda
İlerlemeye programlanmış hayatlar..

İnsanlar yetişmek zorunda,
Kaçmasın diye o vapur.
Kaçarsa martılar aç kalır,
Denizin gözleri yaşarır,
Çocuk annesine bakakalır.


Geç kalırsa abim cenazesine,
İmamın iddiaları boşa çıkar.
Toprak değil, gözyaşı doldurur kabirleri.
"Dayanın, cenaze düşmek üzere" diye bağırır,
Küçük hafzalalı, 'büyük' insancıklar.


Bakmazsa eğer çocuk 10.kattan aşağı
Kehanet boşa çıkar,
Uçamadığını öğrenirse eğer, ağlar.
Uçurtması eğlenir onunla,
İpiyle, kendini asar.


Adam sigarasını yakamazsa eğer,
Bu soğukta mutlaka donar.
Doktor onaylı bir kağıt verir çakmağın eline,
Yanmazsan eğer, bir adamın hayalleri donar.
İnşallah yanmaz o çakmak.
İnşallah o adam donar.


Babalar ölsün-müş.
Nasolsa bir tutam metanet,
O'nu omzundan kavrar.
Yıkılırsa eğer,
Ardından destanlar patlar.


Kalemi kağıta sürte sürte
Çığlıkları arasında kıvılcımların..
Yeter , öyle zannediyorum, çünkü lütfen yetsin.
Yetmezse çünkü ,
İnsanlar bu gece ağlar.









9 Kasım 2014 Pazar

elhamdülillahi ala külli hal;

üzüldüğümü iddia etmeyeceğim ama, beni, cümle sonlarına , noktalı virgül koymaya mecbur eden birşeyler var hayatımda. Bir kalabalık var, gerçi herkeslerin herkessel bir herkesleşme eylemine tepki olarak türemiş bir kalabalık.. olsun , yine de yutmak istiyor beni. Yemin ederim bir alıp veremediği var bu kalabalığın benimle.Yalnız denk getirsem soracağım ama, çok kalabalık..


bir kökleşme-serpilme var hayatıma doğru. Sanki su kaynağı varmış gibi emiliyorum, oysa "hani bir çoban görmüştük, kavalıyla bir sümbülü emziriyordu" diyor ya. Bir sümbülü emzirmek isterdim belki, o kadar merhamete sahip olabilirdim belki. Düşüncesi bile heyecana dönüşüyor, tekleyerek atan kalbimde. 


herkesler var, oysa ihtiyacım olan birkaçkimselergibigörünenbirkişiler.


olsun,
böylesi de güzel.
elhamdülillah.
 



5 Kasım 2014 Çarşamba

Elhamdülillahi ala külli hal

Merhaben sevdiğim,
Merhaben gündüzlerin ardından bakan
İçimi titreten gece.
Sen bilmezsin belki ama, işler böyle yürüyor
Artık insanlar üşümemek için değil,
Yönetici laf etmesin diye kömür alıyor.
Kredi kartlarına borçlanıyor.
Ahmet Kaya'ya sövüyor.
Çocuklar her sabah andımız okuyor.
Ronaldo gol atıyor.
İnsanlık değil, insanlar hala aynı sevdiğim.
Kendi üzerine kilitlediği zindanın penceresinde,
Melankolik bir tavırla,
"Bizi hapsetti bu zalim sistem" falan diyor.
Herkes şikayetçi , amenna
Herkes dertli, arkadaşımın mendili bitmiş,
Ya burnum akarsa sınıfta , ya hapşurursam diyor.
Herkes şikayetçi, herkes dertli
Kurtulmayı bırak, meyil etmeye bile meylimiz yok.
Rahatız böyle.
Sen olmasan da bu gecenin içinde,
Merhaben ey , içimi titreten gece.
Merhaben yazıyı kağıdıma kusan rahatsızlığım.

29 Ekim 2014 Çarşamba

Elhamdülillahi ala külli hal.

  Kolay lokma olmamak üzere direndiğimiz hayatta, nedir böyle mücadeleden ırak koyan beni? Oysa en çok ettiğim dua değil mi ki ''Mücadeleden beri bırakma beni''.  Bir çocuk masumiyetinden buralara kadar nasıl geldik bilemesem de, direnmemiz gerektiğini biliyorum. Hâlâ ve sürekli.. ve hepten sürekli.

  Şuan içinde bulunduğumuz günden tabi ki bahsedeceğim. Üzülmedik mi, hepimiz üzüldük. Bayram mı? Vuhuuu. Sevinç mi? Çılgınız. Ne peki yanlış giden düz yollarımızda. Yoksa oysa, yanlışı bile arayacak bir yolumuz. 29 ekimler de onların olsun, onlara sevdaların yolları , bana toynaklar..

  Konu bütünlüğünün ağzına tükürmüşken şunu da belirtmek isterim;
..Oda arkadaşım da namaza başladı. Bir Şafii'nin dirilişini görüyorum seccademde. Çıplak, ıslak ayaklarıyla, bir kahraman görüyorum, uçan halımda..

   Özgürlüklerin, iradenin vs. vs. canı cehenneme. Markete gidiyorum. Kuruyemiş alıcam, bir bağyan sırada. Tezgahtara çekirdek dese , adam verecek. Ama suç özgür iradeyi icat edende. Tezgahtar soruyor, "abla tuzlu-tuzsuz?", "abla siyah-beyaz?" tabi kadın şok. Özgür irade işte. Şok etkisi var.

  Etkileyenden, etkilenenden , okuyandan aro, saygılar, sevgiler

  Cümlemizi mücadeleden beri bırakmasın.


11 Ekim 2014 Cumartesi

Elhamdülillahi ala külli hal.

   Biraz zor olduğunu biliyorum , yaşamanın ama hiç geri de kalmıyorum mücadeleden. Arkadaşlar okulda naber felan diyor işte, mücadeleye devam diyorum hep. Orta yerinden dalıyorum hayata  ve bir nefes  daha alıyorum. En olmadı çıkamazsam içinden işlerin, bi sigara yakıyorum. Artık bağzı kurallar koymam gerektiğini anladım mesela hayatıma. Romantik duyarlılıktan, ciddi ağlama seanslarına geçmem gerektiğini anladım.

   Bütün riskleri göze almakla başlayacağım örneğin. İntihar edenleri dahi anlamaya çalışarak başlayacağım işe. ''Tüh tüh, vah vah , cennete dahi gidemeyecek :(( '' ve dahi birçoklarının arasından acele etmeden, tane tane seçeceğim neye karar vereceğimi. İnsanları dinlemekten gocunmuyorum zaten, asıl sorun Onların beni dinlemesi zira..

   Bir de ortak olmak istediğim acılar var; iki gün önce dersten çıktığımda dolmuşta arkamda bir Baba oturuyordu. Çocuğuyla konuşuyor , evladım yarın birgün para göndereceğim diyordu. Vallahi içime dokunuyor. Çaresiz bir baba görmek, vallahi çok ağırıma gidiyor. Kantinde yemek yerken ayağımın altında miyavlayan aç kedi , dersliğe girmeden peşimde gezen aç köpek ağırıma gidiyor. Ağlayamıyorum o anda, geliyor ama tutuyorum kendimi , elalem ne der diyorum..

   Bitmeyen tükenmeyen elalem kaygımız sayesinde, artık insan olmanın gerektirdiği elzem erdemlerin hiç birine önem vermiyoruz. Ademoğlu , kendine insan dedirtmemek için direniyor. Artık çarklar insanlar için dönmüyor , çok açık. Amerika petrolün, insanlar ayfonun peşinde. Tıpkı olması gerektiği gibi.. Herkes durması gereken yerde, muazzam bir poz verme derdinde insanlığa, vicdanları rahat mıdır, bilmiyorum inşallah değildir. Kararımı verdim, Onlar insan kalsınlar, ben artık varlığımı reddediyorum.

Hoşnut kalacak bir yanını bulduğumda insan olmayı kabulleneceğim.




20 Eylül 2014 Cumartesi

eh, ehöm , öğğ

tutmayacak dikişler atacağım geceye,
arıların bal yaptığı çiçeği koparacak,
özünden atılmayan her ne idiyse artık
ondan kurtulacağım.

tek bir tereddüdüm var,
hava almaya çıktığım balkondan,
çözünürlüğünü düşük manzaralara ,
atlamaktan alı koyan ne olsun ki beni?

üzülecek yerlerimin sancılarını dindirdim.
sabit-stabil-durgun bir acı ekliyorum
şakaklarımdan vücuduma;
geceye dikkat kesilmesek diyorum,
geçer gider mi ?

3 Eylül 2014 Çarşamba

Kör testerenin feryadı;

zannediyorum , öyle olmuyor ama, kahvede herkes çay içerken nescafe istemiş, nescafeyi bulmuş gibi hisseden amcanın elitliği var üzerimde. Soyunamıyorum varlığımdan işaret aramaktan. Yerilmişlik-yenilmişlik hissi vermiyor bakışlarınız. Beni hor gördünüzün  o ezikliğinde yükselen gurur vari his.. Vermiyor onun hazzını pohpohlamalar. Ben buralara haklı olmaya gelmedim eziz dostlarım; sonuna kadar kullanacağım yanlış yapmanın verdiği özgürlüğü.

Bırakmayacağım kılıcımı demek de fazla afilli geliyor bana, kaybetmişler şehrini feth ettim ben, tavlayı koltuk altıma alabilmem için var o koltuk altı. Kurmadım otağımı ''sen haklıydın'' diye başlayan cümlenin yamacına, zira haksız olmakta murat buldum ben.

Sendelemek üzere attığım adımlardan haz aldım ben, tepetaklaklıktan ve uzun-anlaşılmayan cümlelerde kuvvet buldum, tuttuğumda elin bir kelimenin, boynu bükülene kadar bindim tepesine. İnanmadım zaten tek kelimeyle iletişime, nasıl olabilirdi ki ''aşk'' diyene, ''tamam'' demek. Bunlar hep ükte olarak kaldı gırtlağımda,

Yazamıyorum demek ki sigaram bitti.

2 Eylül 2014 Salı

elhamdüllillahi ala külli hal;

Artık ellerimizin nasıl nasır tutmadığı üzerine düşünebiliriz. Tembelliklerimizi, var olmak adına yok oluşlarımızı, kendi kendiliğimizi vurgulayarak aslında önem vermediğimiz şeylerle mutlu olabiliriz. Öyle olmalıyız, çünkü daha kolay oluyor o zaman, yaşamak.

Bu ilk yazım olmasından mütevelli şunu açıkca söylemeliyim ki, saçmalama hakkım kesinlikle etiketlenmiş ve cüzdanımın o karanlık ve iç yüzünde durmaktadır. Artık sadece O'nu anlatmayı planladığım -insanlar adına komik- yazılarım kesinlikle varlık sahnesinde vukuu bulmaya niyetlilerdir ve ben, tam burada , klavyenin üzerine gölgesini düşüren parmaklarımı, niyetliyimdir gözyaşlarım ile ovmakla.

Hayatım boyunca analiz yapma gereksinimi duymamışdır örneğin; hayatı sade yaşamak için elimden geleni yapmış, yaftalamadan, kırmadan sevmeye , insanı insan olduğu için değeri hakettiğine inandırarak geçirmişimdir günlerimi. İnananlara imanın en alt basamağı olarak görünen ''banane'' kelimesini hayatıma şiar edinmiş, üzmemişimdir kimseleri.

Ha eylül.. Eylül bu arada, en sevdiğim ay. Gözlerimi kapattığımda canlanan bir teması vardır eylülün. O artık sadece bir ay ismi ya da birkaç ağaç değildir zihnimde. Bilen söylemez, söyleyen bilmezdir; ama eylül , onu sevdiğimi ifşa etmektedir , yüreğimde.

Yazmak ki, zannediyorum bir eylemden ötesi. Zannediyorum bir sanrı değil kesinlikle, yani sadece zan etmekle meşgulüm anlayacağınız. Hüsn-i zan'ın temellerini oluşturan 'insan'ın, su-i zan üzere yaşayan, kötü kopyasıyım.

Anlayacağınız, zannediyorum ki siz ne zannediyorsanız, aynen o.

Selman Yurtaslan/ @el_Sirpi