9 Temmuz 2020 Perşembe

Kuyuya Düşen Çocuk

Atlamak için yüksekte olmak gereklidir. Yer ile aynı seviyeden atlayamazsınız ama düşebilirsiniz. Düşmekle atlamayı iki temel ayırır o halde, yüksekte olmak ve irade kullanmak. Bir kez yükseklerin tadına varınca, yere basmak olanca gücünüzle hayli zordur.

Atlamak peki neden düşmeye mahkum olsun? Yükseklerin güzelliği neden kuyunun alçaklığıyla mukayese edilsin? O çocuk kuyuya niçin düşsün? Hayli keyifsiz soruya anlamlı cevaplar aramaktan belli ki bir yorgunluk çökmüş bana.

Fakat çocuğun kaderi bellidir. O en yükseklerden atlamak hevesindeyken yerden itilecek kuyusuna. Dipsiz kuyusunda ne bir ses ne bir ışık, debelenecek ayaklarının bağını çözen dilsiz suların içinde. Binbir gayret çokca çaba, ansızın çıkacak kuyunun ağzına, kendisini iten ellerden medet umacak çekip çıkarsın onu yine yüksek semalara.

Nafile.

Çocuk yazgısının sızısını şakaklarında hissedecek ve irade kullanıp bu kez kendisi atlayacak dipsiz kuyusunun dibine. En dipten yumrukları aşınana kadar parçalayacak taşını kuyusunun. Çocuk toprağı yuta yuta kazacak tırnakları kopana dek. Yeryüzüne çıktığında anlayacak kaçış yok kaderinden. Anlayacak iradesiyle atladığı kuyunun dibinden niçin çıktığını. Artık onu kuyuya iten elleri getiremiyor gözlerinin önüne.

niçin
niçin
niçin
niçin
kuyuya düşen çocuk
niçin ölmesin?

Kuyuya düşen çocuk ölür. Kuyuya atlayan çocuk ise tadını aldı ölmenin.

18 Nisan 2019 Perşembe

Bağımlılık ve Hissiyat

Bağımlılık, bağlılık vs. adına ne dersek artık. Bilincimizin yerinde olduğu ve mantıklı sonuçlar üretebildiğimizi varsayarak bir kaç soruya cevap arayacağım:

Sigaranın zararları ortaya konularak sigara bağımlılığının bizi öldürdüğü kanıtlandı. Öldürüyor baya tonla hastalığın müsebbibi. İnsan sigarayı bırakabilir mi? Evet bu mümkün ama dikkatimi çeken bir durumu arz etmek istiyorum -ki bu yazının önemindendir- sigarayı bırakıp mutlu olan insan göremiyorum. İnsanlar sigarayı bırakıyor ama baya baya gün sayıyor, soran olursa diye. “Bilmem kaç gündür içmiyorum” çıkışları çok tanıdık. Yalvaran bakışları var bakın vallahi diyorum. Ölümüne sigara içmek istiyolar , o arzu ölmemiş. İşte bence anahtar nokta bu. Sigarayı bırakmayı bu insanlara ızdırap haline getiren şey bu. O arzu ölmemiş. Sigara içmek bünyeye, içmemek kafaya zarar veriyor.

Buraya kadar okuduysanız -ağzımda sigaram- bilmenizi isterim ki bu yazının sigarayla hiç bir alakası yoktu, olamaz da zaten. Zira, o arzu ölmemiş.





4 Mart 2019 Pazartesi

Kefalet

Kefalet gerektirecek eylemlerim. Sorun ödeyememek de değil oysaki. Bazı şeylerin standartı olduğuna o kadar çok inanıyoruz ki, fevriliğin başıbozukluğun hatta boşvermişliğin yanında ızdırap çekiyor eylemlerim. Zaman alt edecek derken arzularımı , bilinçaltım eylemlerimi boşa çıkarmak için mahfediyor rüyalarımı. “Gerek yok” diyip kalkıp gitmek varken çaresiz kılıyor beni bu sabah. Yalnızlığım. Mevzu yalnızlığımın kefaleti. Silinmez bir borç, yüzümden kazınmaz bir utanç misali. Sormaktan vazgeçemiyorum. Ölmeden ödenmez mi kefaletim, gözlerin hatırımdan gitmez mi?

24 Ocak 2018 Çarşamba

#endOfFile

Farkedince kahrolduğum, yeri gelince kendimi kandırdığım ama yetti diyip geleceğe, geleceğimize emin adımlar atmak için, uyandığım düşlerimin arasında, gayet realist bir eda ile,  ilk kez  sordum bu soruyu kendime;

Tarih neden bana tekerrür ediyor?

Denenmişliklerim, acılarım ve tecrübelerim arasında, durduramıyorum kendimi , ben bununla sınandım yetmedi mi çektiğim çile , demekten.

Yetmemiş.

Kriz yönetimi biliyoruz ama ya aklımız sağlıklı çözümler üretemiyor ya da kalbimiz anlamak istemiyor. Kıpkırmızı gözlerim öfkeyle karışık gözyaşı damlatıyor, kompleks duygular hadsafhada yaşanırken, kulağımda zurnalar çalıyor ve sakin kalmaya çalışıyorum.

Kaç insan için, hem sevginizi her zerrinizde hissedip hem öfkeden kuduz köpek gibi saldıracak yer aradığınızı düşünün, peki ya hem en büyük umut kaynağınız hem de en büyük hayal kırıklığınız aynı insan olursa?

Ne yazık ki, dosyanın sonuna, uçar adımlarla yaklaşıyorum. 

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Gözyaşı kırıntıları

Merhaba, doğan günden batan geceye , yaşadığına kendini ikna etmek üzere programlanmış canlılığım. Uzun zaman olmuş yazmamışım, belki inanmaya çalışıyordum belki inandırmaya, ölmemeye yemin etmekten yorgun düştü bedenim, kabul edelim, yıpranıyoruz. İhtiyacımızın arttığı anda ciğerimiz yeteri kadar, hava dersem cok hafife almış olurum onu, oksijen diyeceğim, üretmiyor, daralıyorum. Gün, ay , hatta yıl saymayı bıraktığım şu evrede, sadece bir hayal üzerine hayal inşa etmekten, cenneti hakeden ilk müteahhit olabilir bilincim. On bir dakika bir sese karışık sessizlik dinleyebilmek için, yıllarını feda etmekten çekinmiyorsan sen de benim gibi , pişman olamayacağımızı bilmeni isterim. O evreyi aştık sanıyordum , ben de , lakin ne zaman ya sabır desen bilirsin, bu sıkıntı bitti yenisini gönder demenin başka bir yoludur bu. Ne acı ki, kalbimde yeşeren bitkiler olmasına sevinmem gerekirdi, oysa bilemezdim, sarmaşıklar sarmış yüreğimi, çırpınışlarım afaki, çabalar sâfi , bom boş dedikçe anlamsızlaşan günlerim , gerçekten bom-boş-muş. Üzücü. Teşekkürler.

3 Temmuz 2016 Pazar

Bir nefes daha yaşamaya meyyal
Kılınmak için yalvarıyor geceye
Oysa farkında düzensizliğinin
Hiç olmadığı kadar
Yakıştığına kendine.

Yüreğinde bin kıymık,
Ellerinde kan,
Bilmem bu hangi rüyadan?
Düşmüş, düşsüz gececek
Bir gecenin ardına,
Lakin besbelli,
Geçmeyecek sanrısı
Geceleyin duyduğu yankılardan.

Engerek çatallıyor şairin hancerini
Bilmem kaçıncı kez kapandı
Dediği yaradan ıstırıyor onu
Gece büyüdüğüne iman ettiği fidanın
Gölgesinde cahilliği aşikar olunca
Farkediyor ilmik atmayı bilmediğini
Ve boynu nefreti karşısında
Kıldan ince ama dirayetli
Kopmuyor ip, yıkılmıyor 
Büyündüğüne iman
Ettiği fidan.

Oysa bayram cömertliğiyle yaklaşırken
Yakışmıyor üstüne bu olgunluk
Köprücükleri belli olan omzunda
Kimsenin yaslanmasına yok tahammülü
Büyüyor ve çok öfkeli
Ve bi hayli üzgün
Kendine yakıştıramadığı
Yalnızlıktan.

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Mide bulandırıcı detaylar var
Artık saçımızın sakalımızla kesişen
Noktalarında örümcek ağlarını
Bozacak mecalimiz yok.
Gerçi merhametliydik biz
Öyle görmedik mi nihayetinde
Yuva bozmak iyi bir şey değildi.

Kış bitip bahar geldiğinde
-Yalan olmasın-
Ölü toprağımızı nereye
Döktük bilemiyorum.
Ama yine kaybettik bir parçamızı.
Bilmem bıraktık bilmem ayrıldık
Bilmem ne her ne ise adı
Yitirdik güzel olan ne varsa.
Şükür ki kış bitti.
Kendimizi avutmamıza gerek kalmadı
Çün artık soğuk işlemez oldu
Kangren kalbimize.

Bu bir son için uzun bir misal
Olmamalıydı.
Kabul etmek istemezdim ama
Zor günler geçirdik ve
Şair anladı
Şita gittiğinde elimizde kalan
Bahar değil
Sade bir hülyaydı.